Başlıktaki iki konu tamamen
birbiriyle ilişkisiz. Ne kadar zaman
oldu yine yeni bir şeyler paylaşmayalı.
Aslında hemen her gün, kesip yaptığım aktiviteler var ama; yazıp, resmedip,
paylaşacak zamanı yaratamıyorum. Asıl işimden, hobiye ne yazık ki pek vakit kalmıyor.
Oysa elişleri yapmayı ve blog yazarak bunları paylaşmayı seviyorum.
Hobilerimizden asla vazgeçmemeliyiz diye düşünüyorum. Son zamanların iki
aktivitesini paylaşarak, yeniden bloğuma döneyim dedim. Başka ne mi yapıyorum?.
Günlük koşturmaca nedeniyle ancak; yatarken kitap okuyabiliyorum. Ben aynı anda
birkaç kitap okuyanlardanım. Her zaman başucumda okumak için en az iki kitap
olur. O günkü ruh halim hangisine
uygunsa o kitaba devam ederim. Şu aralar
İpek Ongun’un ‘ Bir Genç Kızın Gizli Hatıra Defteri’, Victor Ananias’ın ‘YaşamDönüşümdür’, Akın Alıcı’nın derlemesi ‘Tarihe Geçen Hazırcevaplar’, Doğan Hasol’un
‘ Mimarlar Dik Durur’ ve 'Bütün Dünya dergileri' var. Görüldüğü gibi başucum oldukça kalabalık. ‘Bir Genç Kızın Gizli Hatıra Defteri’ gençleri
daha iyi anlamamıza yardımı olur diye düşünüp, Kuzuş la birlikte okuduğum bir
kitap. Severek okudum. Ben hiç İpek Ongun kitapları okumamıştım. İnternetten
aranınca bu seri ile ilgili çeşitli yorumlar okudum. En ilginçlerinden biri ‘çocukluğumuzu zehireden o meşum genç kız: serra!. Serinin başka kitapları da varmış.
Herhalde onları da okurum. Bizim çocukluğumuzda
Kemalettin Tuğcu kitapları vardı. Bir hüzün edebiyatı olsa da, ben severek
okurdum. Belki merhamet, vicdan gibi
duygularımızın gelişimine katkısı olmuştur. Psikologlar ne der bilemiyorum ama.
Yaşını biraz almış blog
okuyucularım çocukluk, gençlik yıllarında neler okurlardı acaba? Benim gibi
Kemalattin Tuğcu romanları mı? İpek Ongun romanları mı? Bir de çok sevdiğim cizgi
roman Fatoş ve Güngörmüşler serisi vardı. Ne oldu onlara? Heyecanla yeni
kitapları beklerdim. Her şeyin bu kadar hızlı yaşanıp, tüketilmediği günlerde
nasıl bir eğlenceydi.
Bayankuş ve çekmece düzenleyiciye
gelince: Bayankuş kızımın okulda yaptığı cam süsü. O bayan baykuşu böyle
adlandırdı. Onun kurdelesi var. Onun için Bayankuş. Aslında baykuş olarak mı,
yoksa herhangi bir kuş olarak mı yapmış bilemiyorum. Çünkü baykuş figürünün sivri kulakları yok. Belki sadece
kuş olarak yapmıştır. Ama ben Baykuşa benzettim. Desenini çok beğendim. Detaycıdır
bizim Kuzuş. Baykuş ve Beybi kuşlarla aileyi tamamlamasını önerdim. Bilemiyorum
yapar mı? Asetat kağıdı üzerine, keçeli
kalem ile çizip, kenarlarını kesmiş. Ben de bir misina ile pencerenin kenarına
astım. Şimdi eşini ve çocuklarını bekliyor.
Çeşitli telefon ve elektronik aletlerin
şarj kabloları çekmecede karmakarışık duruyorlardı. Ne zaman bir şey arasam, “buraya
bir çare bulmam gerek” diye söyleniyordum. Fazla vakit de olmadığından, pratik
bir ayırıcı sistemi yaptım. Hiç yapıştırıcı kullanmadan. Önce şeritler halinde
çekmecenin boyu ve yüksekliğine uygun kartonlar kestim. Bölmeyi istediğim
yerler karton şeritlere yarısına kadar yarık keserek birbirine geçirdim. Çocukların
kartondan yapılan oyuncakları gibi. Daha geniş bölme gereken yerlerde ucunu
kıvırarak kenara yapıştırdım. Oluklu kartonun
oluklarını çekmeceye dik olarak keserseniz daha sağlam bölmeleriniz olur. Aslına normal karton ile daha güzel durabilir.
Ben oluklu karton ile yaptığım için biraz kaba durdu. Ama şimdilik iş görüyor.
Benzer uygulama origami kutularla da yapılıyor. Ama bu da, yenisini yapılana
kadar, benim çözümüm oldu .
Kafam gibi; yazı da dağınık, her
telden oldu. Bu arada "bubenimpembedünyam" blog yazarı tarafından mimlendiğimi
öğrendim. Kendisine teşekkür ediyorum. Konu güncelliğini kaybettiği için cevapları mimlenme
haberi verilen yazının yorum kısmında. Ben kimseyi mimlemek istemiyorum.
Dileyen bu yazıya yorum olarak çocukluk ve gençliklerinde ( hala genç olanlar
şimdilerde) neler okumaktan hoşlanıyor, onu paylaşırsa sevinirim.
Okunacak, yapılacak, yazılacak,
paylaşılacak ne kadar çok şey var….. iyi ki….