27 Mart 2012

HEDİYE

Evin diğer reisinin doğum günü. Kuzuş babasına bir hediye hazırlamak istedi. Okul kantininden ahşap bir kutu almış. Babasına saatlerin koyabileceği bir kutu yapmak istedi. Eskiden kantinlerde sadece gazoz, tost, meyve suyu satılırdı. Onlar da çağa uymuş. Çocukların yaratıcılıları gelişsin diye olanaklar sonsuz. Hediyeyi yaparken ben sadece bir iki konuda  destek oldum. Önce  kutuyu güzelce beyaza boyadı. Biraz sabırsız. Öyle zımpara filan işlerine gelemiyor. ‘Bu zaten düzgün’ dedi.  İş onun işi;  karışmak istemedim. Daha önce yapımını anlattığım yöntemle BABA damgası hazırladık. İstediği yerleri boyadı. Ben sprey vernikle 2-3 kat vernikledim. Bir de buna uygun bir ambalaj kağıdı olsun istedi. Onu da damgalarla süsleyerek kendisi hazırladı. Aslında içine bir de kart yapmak istiyordu ama; vakti olamadı. Malum; şimdiki çocuklar da büyükler gibi; pek çok şeye vakit bulamıyorlar.  Hediye paket edildi. Babaya verilmeye hazır. Umarız beğenir.







 
Hediye Paket Kağıdı



Çok sevgili eşimin doğum gününü kutluyor, birlikte sağlıklı, mutlu, uzun ömürler diliyorum. Bu arada tüm tiyatro severlerin ve emektar tiyatrocuların Dünya Tiyatrolar günü de kutlu olsun…..

Tiyatrolu günler….

23 Mart 2012

DAMGA YAPIMI


Yapımını paylaşmayı istediğim damga yapımı var bugün postada. Kuzuşun doğum günü için mısır külahı yapmak üzere hazırlamıştım.  Sonra hazır külah alınca;  kendi yaptığım damga ile  hazırladığım kağıdı duvara pano gibi astım. Aslında çocuklar için kırtasiyelerde hazır olarak satılanları var ama; eğer damgayı özelleştirmek, çocukların sevdiği karakterleri damga yapmak istersiniz bu yöntem belki işinize yarar. Çocukken yatığımız patates baskılarının çağa uydurulmuş halini uyguladım. Ben harfleri kalıpla kestim ama; elle de 2 mm eva süngerinden keserek yapabilirsiniz. Bilgisayardan çıktı alıp; etrafını maket bıçağı ile oyarak istediğiniz şekli de verebilirsiniz. Eva süngerini kırtasiyelerde ve hobi mağazalarında bulmak mümkün. Damganın arkasına da marangozda kestirdiğim ahşap parçasını kullandım. Harfleri damga üzerine ters yapıştırmayı unutmamak gerekiyor. Akrilik boya ile boyadım. Çocuklarla suluboya ile de yapılabilir. Gerçi akrilik boya da su bazlı kolayca temizleniyor.  Bu damgalarla hediye paket kağıtları, kartlar, defter süsleri, etiketler yapmak mümkün. Gerisi yaratıcılığınıza kalmış..







Bu damgalarla hediye paketlerinizi özelleştirebilirsiniz.



Keyifli uğraşlı günler....

19 Mart 2012

DOĞUM GÜNÜ SÜSLERİ


Geçen hafta doğum günü  hazırlıkları, kutlamaları  ve işlerle çok yoğun geçti.  Bu sene kuzuşa  temalı doğum günü partisi yapmayı istiyordum. Henüz doğum günü yapmaktan vazgeçecek yaşta değil. Parti süsleri olmazsa olmaz. Kağıt işlerinide seviyorum ya. Temayı belirledik. Deniz- denizcilik – Renkler kırmızı, beyaz- lacivert. Doğum günü davetiyeleri, Mutlu Yıllar Afişi, kek  süsleri, vazoda çiçekler, damgalı pano, teşekkür hediyeleri, mısın külahları, pompom süsler, peçete halkaları ve ev yapımı pasta....Süsleri yaparken bilgisayar ve kağıt şekillendirme makinasından yararlandım. Atalarmız ne demiş "Alet işler, el öğünür".

Hangi resimler ortamı daha iyi anlatır seçmekte zorlandım. Süslemeler  tüm misafirlerin çok hoşuna gitti. Bu  ilk el yapımı süsleme çalışmam. Çok emekli, ama bir a kadar da zevkli bir çalışma oldu. Umarım beğenirsiniz.















Aslında pasta mavi olacaktı. Pastayı yaparken farkettim ki evdeki gıda boyası yeşilmiş. Onun için denizimiz su yeşili oldu.




Doğum Günü Davetiyeleri
Mutlu yıllar kuzuş...

14 Mart 2012

KIZIMA MEKTUP


Canım Kızım,

Az önce, her zaman olduğu gibi, senin odandan,  uykudan önce, öpüp ayrılırken, ‘Yarın doğum günüm, bir öpücüğü daha hak ettim’ diye seslendin arkamdan, karanlıkta muzur muzur.  Bir değil, bin öpücüğü hak ediyorsun. Tam 11 yıl önce, 13 Mart’ta, bu saatlerde babanla birlikte  abonu, dedeni, babaanne ve halanı ziyaret etmiş, onlara doğumu beklediğimizi söyleyip eve dönmüştük. Aslında 14 Mart’ta sabah saat 6:00 sıralarında doğacağını biliyorduk, ancak onları  o gece telaşlandırmamak için bunu doğumdan sonra söyleyelim dedik. Nasıl bu kadar sabırlı olabildik ve bunu saklayabildik bilemiyorum. Sanırım biraz olgun anne baba adayı olduğumuz için bunu başarabildik. Şimdiki pek çok çocuk gibi sen de randevulu bebek olarak dünyaya geldin. Aslında ben normal doğum yapmak istemiştim ama; doktor zamanın geçtiğini ve artık seni gerçek dünya ile tanıştırması gerektiğini söylemişti. Önce 13 Mart Salı günü yapalım dedi ve çocuk doktoru ile randevu ayarlamak üzere odadan çıktı. Biz babanla birbirimize bakıp; “Salı salllanır , üstelikte ayın 13 ü uğursuz” diye birbirimize bakarken ve söylerken;  Doktor Sernur Hanım tekrar geldi ve Dr. Serdar Beyin  programı nedeniyle doğumu 14 Mart Çarşamba yapalım dedi. İçimizden havalara uçtuk; ama belli etmedik.   Ayrıca Tıp Bayramıydı. Sabah saat 5:00 sıralarında hastaneye gittik. Hazırlıklar vs tamamlandı. Ameliyathanede viyak viyak ağlayan, koca gözlü, koca ağızlı kızı gördükten sonra gerisini hatırlamıyorum. Keşke lens takmama izin verilseydi, daha net görürdüm o güzelliği. Gözümü açtığımda kocaman gözlü, siyah saçlı tombul, biçimli dudaklı, pembe suratlı çok güzel bir kız mememe sarılmış emmeye çalışıyordu. Baban aile büyüklerine haber vermiş. Muhteşem bir güzellik, tarif edilmesi güç bir duygu. Zaman içerisinde birbirimize daha da bağlandık.

Aslında ben hamileliğin ilk zamanlarında oğlum olsun istiyordum. Neden mi? Türkiye’de kadın olmanın zor olduğunu, erkeklerin daha rahat olduğunu düşünüyordum ve bencilce, çok sevdiğim varlığın hayatının daha kolay olmasını istiyordum. Ne kadar yanlış(mış). Şimdi seninle yapabildiklerimizi düşününce, tıpkı benim Rahmetli anneciğimle olduğu gibi  seninle de çok güzel arkadaşlık yapabildiğimi, yapabileceğimi gördükçe ne salakmışım diyorum. Ben inanıyorum ki sen aklınla ve Tanrının yardımıyla çok güzel bir ömür süreceksin. Şu an tek dileğim senin hep mutlu, sağlıklı, ayakları üzerinde duran,  kendisi ve çevresini güzelliklerle besleyen birisi olarak yetiştiğini görmek ve uzun  yıllar yanında olmak.

Kabul etmeliyim ki benim için annelik çok kolay değildi. Hem yoğun çalışmak, hem senin yanında olmak mümkün olmuyordu. Ama sanırım ikimizde bu sürecin üstesinden gelebildik. Artık daha bağımsız bir birey olarak birçok şeyi kendi kendine yapabiliyor olduğunu görmek; her geçen gün bunlara yenilerinin eklemesini şaşırarak ve zevke izliyorum. Geçen on yıl kendi canımdan bir parçayı (canım annemi) benden aldı ama, başka bir parçayı seni verdi. Hayat ne garip. Üzülüyoruz da; seviniyoruz da.

Hani diyorlar ya;  “İnsan 40 yaşına da gelse; annesi ve babası için çocuktur” diye. Evet belki doğru ama; ben yine de  tecrübelerimizle sana yön verirken, biz yanında olsak da ; olmasak da senin sağduyu ve aklınla doğruyu bulacağına inanıyorum. İyi düşüncelerinin iyilikler getireceğine; doğruluk ve dürüstlüğün rehberin olacağına, çalışkanlığının başarı getireceğine inanıyorum.

Baban ve ben şunu bilmeni istiyoruz ki, nerede olursan ol; ne yapıyor olursan ol her koşulda seni çok seviyor olacağız.

Nice mutlu yaşlara birlikte girmek dileğiyle; seni kocaman öpüyoruz.

Seni çok seven annen ve baban





11 Mart 2012

ATIK PİL KUTUSU

Şimdiki çocukların çeşit çeşit  pilli oyuncakları var. Eğer doldurulabilir pil kullanmıyorsak; çok fazla pil çöpü çıkıyor. Bunları normal çöple karıştırmak çevreye inanılmaz zararlı iken; evde bir atık pil kutusu bulundurmamak  olmaz. Bizim evde Taşınabilir Pil Üreticileri ve İthalatçıları Derneği’nin  dağıttığı bir pil kutusu var. Evin baş köşesinde duruyor. Çünkü her nekadar bazı oyuncaklarda doldurulabilir pil kullansak da sayıları yetmediği için kullanılıp altılan pillerden de bolca tüketiliyor.  Kutu doldukça elektronik mağazalarının kapısında bulunan toplama  yerlerine götürüyoruz. Kuzuşun proje ödevi; topluma fayda sağlayacak   bir proje yapmaktı. O da evdeki  atık kutuyu yapışkanlı kağıt ile kaplayarak, okuluna pil geri dönüşüm kutusu yaptı. Hem el becerisi gelişti; hem de işe yarar bir iş yapmanın mutluluğunu yaşadı. Ben ufak tefek yardımlarda bulundum.  Birlikte güzel vakit geçirdik. Ne demişler ağaç yaşken eğilir.

Evdeki pil kutusu


Kuzuş'un okul için yaptığı pil kutusunn yapım aşamaları aşağıda...






Temiz cevrelerde yaşayabilmek dileğiyle...

5 Mart 2012

PENCERE SÜSLERİ MACERASI


Vitray sever misiniz? Ben severim. Işık geçirgen olmasına rağmen;  görsel iletişimi kesen ve  canlı renkleri ile hayatı renklendirdiği için cazip bir mimarı süsleme olduğunu düşünüyorum. Zaten mimaride de asırlardır kullanılan bir süsleme şekli. Özellikle cami, kilise mimarisinde vitrayın ayrı bir yeri var. Çünkü mekana mistik bir hava veriyor.   Ancak yapımının çok kolay olmadığını biliyorum. Kurşun ve cam kullanılarak yapılıyor. Günümüzde her şeyin olduğu gibi onun da basiti,  fabrikalarda üretilen yapışkanlı kâğıda basılmış olanları çıktı.  El emeğinin yerini tutamaz tabii… Bir süre önce tel ve kumaşlarla yapılmış çiçekler görmüştüm. Bu ben de tel ve kâğıt ile cam süsü yapma fikri uyandırdı. Önce ince takı teli ve renkli pelür kağıdı ile kalp ve yonca desenleri tasarladım ve cam süsü yaptım.  Sanki kalemle çizilmişte, içerisi suluboya ile boyanmış gibi bir etki veren bu süsleri çok sevdim. Burada teli hiç kesmeden deseni oluşturmak gibi bir de hedef koymuştum kendime. Son olarak aynı teknikle bir nazar boncuğu yapma fikri geldi.  Ve uyguladım. Yapılışını aşağıda anlatmaya çalıştım. Üçünü pencereye asıp fotoğraflarken; ne yazık ki; bir tanesi Şaşkının gazabına uğradı. Süsleri pencereye astıktan sonra, boyunun yetiştiğine patisini atan Şaşkın benim engel olmama fırsat kalmadan süsü kopardı. Diğerlerinde göz dikmişti ama sıkı bir fırça yiyince tabanları yağlayıp kaçtı. Videosu aşağıda.  Bu tekniği biraz geliştirerek, farklı malzeme ile ve başka desenler de yapmayı düşünüyorum. Tel biraz kalınlaşınca çalışmak zorlaşıyor. Ayrıca hem ön, hem de arkasında çizgileri görmek isteyince; aynı uygulamayı iki kez aynı şeklide yapmak gerekiyor. Endüstriyel üretim olmayınca, aynı deseni iki kez elde etmek çok kolay değil. Bu kaba görüntü benim hoşuma gitti. Umarım siz de beğenirsiniz.
Fiyonk-Kelebek Kalp Pencere Süsü

Üçü bir arada

Yonca Pencere Süsü

Nazar Boncuğu Pencere Süsü

Teli (1,5 mm bakır üstü kaplı) hiç kesmeden kıvırıp aradaki boşluklara kağıdı yapıştırıp kenarlarını kestim.

Kağıdı tellerin arasına yapıştırıp, etrafını kestim

Arka tarafı çok hoş gürünmüyordu. Aynı şekilde teli  kıvırıp bu tarafına da yapıştırdım. Vitrayda camların arasındaki kurşun çizgiler nedeniyle içi de dışı gibi görünür.
Ön ve arkası telli süsü misina ve perde askısı ile kornişe veya bantla pencere doğramasına asmak mümkün.

Ne yazık ki Şaşkın bir tanesini patisi ile düşürüp kağıdını parçaladı. Daha sağlam, ışık geçirgen bir malzeme denemeliyim.



Şaşkın 'ın Süslere itirazı var






Yeni fikirlerinizi hayata geçirebilmeniz dileğiyle....

1 Mart 2012

MUTFAKTA DÜZEN


Ne güzel söylemiş Atalarımız. ‘Terzi kendi söküğünü dikemez.’ diye. Evde beni en çok rahatsız eden şey eşya kalabalıklığı ama; bir türlü istediğim düzeni sağlayamıyorum. Evin mutfağı açık mutfak.  Öyle olunca her şey ortada. Mimari dekorasyon dergilerinde gördüğüm  mutfak resimlerinde herhalde hiç yemek pişmiyor. Oysa; insan, mutfakta kullandığı gereçler el altında olsun ister. Bu bana, bir ara üzerinde çok konuşulan,  normal insanların sıfır beden mankenlere gösterdiği tepkiyi anımsattı. Bu tepki halen basına konu oluyor haklı olarak. Sanki hepimiz sıfır bedenmişiz gibi kıyafetler sergileniyor. Bu kıyafetleri hangi çoğunluk giyiyor diye merak ediyor insan.   Dekorasyon dergilerinde de sanki hiç yaşanmamış mekanlar resmediliyor. Hepsi mükemmel. Ortalıkta hiç fazlalık yok. Her şey ya kutularda, ya da dolaplarda.  Bunu yapabilmek mümkün mü? Benim başarılı olduğum söylenemez. Ama mutfak için biraz çabalamak gerekiyordu.  Çünkü sürekli göz önünde olan bir yerin dağınıklığı insanı yoruyor. Enerjisini alıyor. Feng Shui felsefesinde bu eşyaların enerjisi konusu var. İnanır mısınız bilmem ama ben inanıyorum. Neyse mutfakta ufak bir operasyon iyi geldi. Şimdi ortalık biraz daha sakin.

Çoğumuzun evinde kupaları asmak için tezgah üstünde duran ağaca benzer askılardan var herhalde. Biz de iki tane vardı. Kupaların sayısı artınca bir tane daha alınmıştı. Biri metal, biri ahşap.  İkisini de iptal ederek kupaları duvara astık. Tezgah üstünde duran ve az kullanılan bir iki el aletini de dolaba kaldırınca mutfakta bir tezgah olduğu anlaşıldı.  Aslında objeleri duvara asmak insana yer kazandırıyor. Ama onu da abartmamak gerek. Yoksa; o da insanın gözünü yorar. En iyisi dergi için fotoğraf çekimi yapar gibi; her şeyi gruplara ayırıp; dolaplarda kutularda saklamak.


Bir de masa üzerine örtü konusu var. Ben örtü sevmiyorum. Günlük kullanılan masanın temizliğini korumak ve antika ceviz masa üzerinde yemek yemek pek doğru olmayacağı için, önce  plastik bir örtü, üzerine de kötü görünmesin diye bez bir örtü örtüyorum.  Yemek yerken plastik örtü, diğer zamanlarda bez örtü ile görüntüyü kurtarmaya çalışıyordum. Plastik üzerinde yemek de hiç güzel değil. Farkettim ki; örtü masanın tüm güzelliğini  kapatıyor. Belki ranır (aslında runner ama Türkçe değil- uzun örtü mü demeli) veya Amerika servisle şu plastik örtüden de kurtulunabilir.  Böylece kesinlikle daha güzel bir görüntü ortaya çıkacak.  Basit bir aksesuar her şeyi, ne kadar değiştiriyor değil mi?






Evinizin enerjisi bol olsun....